26 Mayıs 2015

Belgrad'dan duvar sanatı örnekleri...

19-23 Nisan tarihlerinde Belgrad'daydık.. Balkanlar'a ilk ziyaretimiz oldu. Daha sonra uzun uzun anlatacağım ama Belgrad benim için duvar resimleriyle kaplı bir şehir.. Binalar dökülüyor ama resimler sayesinde bazıları şahesere dönüşmüş.

Şehirin büyük bir kısmı enkaz gibi. Buna rağmen sokak sanatçıları güzelleştirmeyi bilmişler... 

Belgrad'da bir balina....

Çöplüğün içinde bir baykuş....

Arkada sağdaki bina bir hostel.... 

Burası da barlarla dolu bir alan....




Bayıldım....


Burada her ne kadar yeşillikler içinde pıtır pıtır bir ev gibi görünse de diğer cephesi çöplüktü.. 





Binaların demirleri çıkmış yıpranmaktan... 

25 Mayıs 2015

Andy Warhol'a selam olsun...

19 Mayıs gecesi TRT FM'de Kordon'da Gece Seyri programının konuğu olduk. :) Program sadece gezginlere ve seyahate ayrılmış tek radyo programı. Hatta sanırım bu özelliği ile dünyada tekmiş.

Bir önceki hafta programın yapımcısı Murat Can Canbay bize ulaştı. Daha önce ODTÜ Mezunlar Derneği'nde yaptığımız sunuma katılmış. Bu şekilde bizden haberdar olmuş. Programa katılmak isteyip istemediğimizi sordu, biz de büyük bir hevesle katılmak istediğimizi belirttik. 

Program 23:00 - 01:00 saatleri arasında canlı olarak yayınlanıyor. Tanışma ve kısa bir sohbet için yarım saat kadar önce TRT'ye gittik. Açıkçası tahminimizden çok farklı bir ortam vardı. Koşturma halinde bir sürü insan vardı. Herkes inanılmaz neşeliydi. Gecenin o saatinde bu kadar enerjik olmak işini sevmekten farklı bir şekilde açıklanamaz herhalde.

Bizden sonraki programın kumanda ekibi...
Programda bir de canlı müzik vardı. Müzisyenler de süper neşeli insanlardı. Çoook kıskandık çalışma ortamlarını... 

Yayın sırasında bol bol Güney Amerika konuştuk, Facebook ve Twitter üzerinden sorular da alındı, Murat Bey'in eşi Füsun Hanım da Periscope'dan canlı olarak programı yayınladı. Kanal TRT olunca dinleyici kitlesi de çok çeşitli olabiliyor. Arkadaşlarımız dışındaki kişilerden de bir sürü mesaj geldi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden mesaj gönderen bile oldu. 
Fotoğrafın pek güzel olmadığını kabul etmek lazım...
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan 2 saat doldu bile. Bıraksalar biz sabaha kadar da anlatabilirdik. :) 
Program sonrasında da çok olumlu geri bildirimler aldık. Tabi bu yorumların çoğu tanıdıklarımızdan geldiği için iyi olması kaçınılmaz ama olsun. Andy Warhol'un "herkes bir gün 15 dk'lığına ünlü olacak" sözünü 2 saatliğine yaşamış olduk :) 


Bundan sonra Murat Bey'in ve programının takipçisiyiz.. Yola koyulmak için cesaretini toplamaya ihtiyacı olanlara şiddetle tavsiye edilir... 

18 Mayıs 2015

Bi Gezip Gelelim Radyoda.....

19 Mayıs Salı akşamı 23:00 - 01:00 saatleri arasında TRT Kent Radyo İzmir'de Kordon'da Gece Seyri programında olacağız... 99.1'den dinleyebilirsiniz... Güney Amerika'da Bi Gezip Geleceğiz...

İzmir dışındaki şehirlerde de çekiyor mu bilemiyorum ama tune in veya TRT web sitesi üzerinden internetten de dinleme şansı var...

http://www.bigezipgelelim.biz/


14 Mayıs 2015

Kaderde Yarış Fotoğrafçısı Olmak Varmış...

İzmir Duatlonu'ndan kısa bir süre önce cortlattığım biricik dizim bir türlü düzelmeyince kayıt yaptırdığım Bodrum Global Run ve New Balance Bozcaada Yarı Maratonu 10K koşuları da yalan oldu. Her ikisinde de Murat koştuğu için yarışları takip edip fotoğraflamak da bana düştü..

Dizim konusunda da ayrıca bir yazı hazırlayacağım ki ibret-i alem olsun... Benim yaptığım hataları başkası yapmasın..

Neyse, gelelim yarışlara. 

Bodrum yarışı 3 Mayıs Pazar günü yapılacaktı. 1 Mayıs'ta arkadaşımızın düğünü, 2 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nun İzmir (hatta Karşıyaka) finishi olduğu için Bodrum'a ancak bisiklet yarışı bittikten sonra gidebildik. Limana çok yakın, deniz kenarında bir otelde yerimizi ayırtmıştık. Otelin hemen önüne de tatlı tatlı arabamızı park ettik. Eşyaları atıp hemen meyhaneye damladık. Koşmamanın verdiği tek olumlu yanı değerlendirip bir güzel rakımı içtim. Bu aralar gittiğim tüm lokantalarda Yeni Rakı'nın o şehre özel yaptığı bardaklardan toplamaya başladım. Bodrum'da da bardakları almak istedim. Garsona sordum. Önce bardak sayımız yetersiz, almayın dedi. Hesaba bahşiş bıraktıktan sonra çaktırmadan bardakları alabileceğimi söyledi. Hihohoho...


Otelin yeri çok stratejikti. Starta çok yakın olduğu için erken kalkmamıza gerek kalmayacaktı.. Hep bu hayallerle gitmiştik. Ta ki sabah arabalar çekilene kadar!!! Yarış çipleri de arabada olduğu için start öncesinde arabaya gitmek farz oldu. Bu iş de Murat'a düştü. Arabaları Bodrum'un öbür ucuna götürmüşler. Ne bir anons ne bir uyarı yazısı... Çekici firma o gün iyi para kazandı anlayacağınız. Sonradan aslında 3 gündür ara ara duyuru yapıldığını öğrendik fakat hiç bir yerde bir yazı görmedik ve geç saatte vardığımız için anonsları da duyamadık. Bodrum Belediyesi'ne bu muhteşem düşünceli tavrından dolayı teşekkür ve takdirlerimi sunuyorum. 

Araba heyecanını atlattıktan sonra start alanına geçtik. Ne çok tanıdık vardı. Bütün İzmir koşuya gelmiş sanki. Son yıllarda milletin spor için birbirini gaza getirmesi çok güzel bir gelişme. Strava, Endomondo gibi yazılımların kullanılması ve sosyal medyada paylaşılması da bu durumu iyice tetikledi. İyi de oldu... 

Flamme Rouge ekibi....
Yarış, parkur 2 kere dönülecek şekilde tasarlanmıştı. Ben de koşamasam da bari bir tur yürüyeyim dedim. Aslında zaman limiti olmadığı için tamamını yürüyerek bitirebilirdim de... 

İlk önce paralimpik atletler çıktı. Çarşıda bolca alkış aldılar. Yanlış görmediysem bir teyze 3 tane görme engelli yarışçıyı koşturuyordu. Çok hoş bir çaba...



Normal koşunun başlamasına 1 dk kala "haydi şimdi ısınıyoruz" diye bir anons geldi ve ısınma hareketleri yaptırmaya başladılar. Ön sıradaki hırslı kesim "noloooooruz" diye baya bir kızdı.

Nolooooruz...
Ve sonunda start....
Yarışın benim için en komik yanı köpeklerin halleriydi. Yarışın başında koşucularla birlikte deli gibi koşturan köpekler bir süre sonra aynı yoldan hem giden hem gelen sporcuları görünce ne yöne gideceğini şaşırdı. :)

Finish alanında koşucuları elma, muz, su ve madalyalar bekliyordu. Hiç kıskançlık yapmadım, gidip madalya almadım :)

Biralı, kumlu, denizli bir keyfin ardından dönüş yolumuzu da Bafa Gölü'nde patates-bira ile şenlendirdik ve pilimiz tamamen bitmiş bir şekilde eve döndük.

Daha Bodrum'un -ve hatta hafta içi gittiğim İstanbul'un- yorgunluğunu atamadan Cuma akşamı Bozcaada için yola çıktık. Gece Altınoluk'ta annemde kaldık. Altınoluk bu mevsimde müthiş huzur veriyor. Evin arkası yemyeşil dağ, önü deniz.. Bol oksijen... Anne yemekleri.... Daha ne olsun..




Bu sefer yarış Cumartesi günüydü. Sabah erkenden Bozcaada yollarına düştük. Arabayı Geyikli'de bırakıp feribotla yaya olarak geçecektik. İlk şoku Geyikli'de yaşadık. Sabah 09:30'da otopark doluydu. Haliyle arabayı yola parkettik. Feribotta yerimizi aldık. Bir süre sonra feribot deli gibi doldu. Yıllardır Bozcaada'ya giderim. Böyle bir doluluk görmedim. Feribotun hem içinde hem dışında ayakta onlarca insan vardı ve daha yarışa saatler kala feribot böyleyse 12:00 feribotu falan nasıldır kim bilir?

Seviyorum bu adayı....

Yarış 14:00'te başlayacaktı. O kadar uzun süre bekledik ki baydı artık. Bu arada New Balance çadırından bu senenin Veloturk tshirtlerinden aldım. :)

Arada minikler için de yarış düzenlediler...


14:00'e doğru start alanına yola koyulduk. Bu arada Flamme Rouge ekibi ısınmaya başladı.

Isınmak mühim...
Start verildi ve bir türlü bitmedi. 3500 kişi!!! O kadar kalabalıktı ki... Koşanlar, yürüyenler, sırf goy goy yapanlar vs...

Bitmeyen bazı startlar....
Duble koşucular....
33.dk'dan sonra 10K'cılar finishe gelmeye başladı. 1:15'ten sonra da 21K'cılar geldi. Ben de finish alanının yanında ekibi fotoğrafladım. Murat geldikten sonra kısa bir bakkal seansından sonra 21K koşan Flamme Rouge üyelerini Bomonti'lerle karşıladık.



Sonrasında dönüş yolu, biraz Altınoluk sahil ve ev....




Pazar günü dönüşümüz de pek keyifliydi. Önce Zeytinli'de bir anneler günü organizasyonuna gittik. Ardından Ayvalık'ta Çamlık Dondurma'da bir mola... En son olarak da Şakran Güneş Restaurant'ta bir bira-patates-kalamar molası daha yaptıktan sonra yine tüm enerjimizi tüketerek eve geldik. Altınoluk-İzmir arası bazen 2,5 saat, bazense 6,5 saat sürebiliyor tabi :)

Doğru zamanda doğru yerde içilen bira candır...
Ege güzel yer.. İzmir'in de her yere yakın olmasının avantajını yaşıyoruz... Her dakikanın keyfine varmak lazım...